Nasıl ? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nasıl ? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Floresan Lambalar Nasıl Üretilir?

Floresan lambanın çok karmaşık olan bir üretim sistemi vardır. Mekanik yollarla erime, boyama,
birleşme, kıvrılma ve lehimleme sonucunda oluşur. Üretim aşaması ilk olarak cam tüplerin sıcak su ile titizce ve dikkatli bir şekilde temizlenmesi ile başlar. Bu temizlik çok önemlidir. Bu aşamada kalan leke, diğer işlemlerde asla giderilemez ve hiçbir işe yaramayan bir ürün oluşmasına neden olur.
Yıkınan tüpler ısı yardımı ile istenilen şekillere sokulur. Yaklaşık olarak 30 saniye ısıtılan cam tüpler kıvrılırlar. Kıvrılma işleminden sonra şeklini alan tüpler astar bölmesi olarak adlandırılan bölmede iç kısmı ince fosfor tabaka ile kaplanırlar. Bu işlemin amacı civanın iyonlaşması ardından ultraviole ışını transfer edip ve fosfor ışığı üretmesini sağlamaktır.Katot ve elektrik bileşenler yerleştirilir. Yüksek ısı ile cam tüp ile birleştirilirler. Bu işlem sırasında tüpün yeteri kadar ısıtılması yani ısının yüksek olması çok önemlidir.
Üretim safhasındaki önemli işlemlerden biride cam tüpün boşaltılıp hava ve gaz ile doldurulmasıdır. Tüpün içindeki karbon alınıp ışık üretiminde önemli yeri olan civa eklenir. Normal bir floresan lamba için sadece 1 damla civa yeterlidir. Özel bir makine yardımı ile civa tüpe çok iyi bir şekilde enjekte edilir ve eşit olarak dağılır. Sonlara doğru işlem olarak elektrik bileşenlerinin uzuvları olan tellerin dış kapağı eklenir ve bu işlem sırasında da hava almaması çok önemlidir. Eğer hava alırsa iç yapıya karışan maddelerin akması veya sistemin veriminin düşmesi meydana gelebilir.
Son olarak kalite kontrol işlemi yapılır. Her lamba tek tek kontrol edilerek verilen ışık miktarları ölçülür, hatalı olanlar paketleme aşamasına gelmeden ayrılarak sürecin devam etmesi sağlanır. Gelişen onca teknolojiye rağmen floresan lambanın ne yeri ne üretim şekli ne de kimyasal yapısında bir değişiklik meydana getirememiştir.
Uzay Nasıl Bir Yer ?

Uzay Nasıl Bir Yer ?

Uzayda kimse çığlığınızı duyamaz çünkü ses havanın bir titreşimidir ve uzayda titreşecek bir hava yoktur.
Uzayda lazer ışınları görünmez (üzgünüz, Yıldız Savaşları hayranları) çünkü Dünya’da havadaki toz, lazer ışını ışığını gözün içine “saçar”.
Uzay akıl almaz derecede soğuktur çünkü size çarpacak ve bu şekilde ısıyı aktaracak atomların sayısı çok azdır.
Gezegenler arası uzay santimetreküp başına yaklaşık 10 atom içerir (Dünya’da iyi bir laboratuvar vakumu 100.000, deniz seviyesindeki hava ise 30 milyar kere milyar atom içerir).
Isı fazlasını uzaklaştıracak hava atomları olmadığında, aşırı ısınma da soğuma kadar ciddidir. Uzay giysilerini ısıtmak ve soğutmak gerekir.
Solunacak hava içermeyen uzayda astronotlar kendi hava tedariklerini yanlarında, genelde sırta taktıkları skubamsı tüplerde taşırlar.
Uzayda basınç yoktur. Bizse 50 km’lik bir hava sütununun ağırlığı (2 fil) altında yaşarız. Astronot giysilerinin basınçlı olması gerekir.



Astronotlar Michelin maskotu gibi giyinmese, kanlarındaki azot kabarcıklar oluşturur (azot narkozu- “vurgun”) ölmelerine neden olurdu. Uzayda ağırlığımız yoktur. Yörüngede (hiç erişemeden!) sürekli Dünya’ya doğru düşeriz. “Serbest düşüşte” yerçekimini hissetmeyiz.
Uzayda daima Güneş ve ötesinden gelen ışınım (kozmik ışınlar) tehlikesi vardır. Dünya’nın manyetik alanı Dünya için bir şemsiye oluşturur.
Astronotlar sık sık tuhaf ışık çakmaları görürler. Bunların göz yuvarlağı sıvısına çarpan hızlı atomaltı parçacıklar olduğu düşünülüyor.
Uzay radyasyonu insanlı uzay seferlerinin tek engeli olarak görülüyor. Mars’a yolculuk, astronotları 6 ay bu radyasyona maruz bırakıyor.
Nasıl? İnsan hiç de uzay için yaratılmamış hissine kapıldınız mı?!