» Cloud Atlas (2012)
|
 | Yönetmen: Tom Tykwer Tür: Drama,Mystery,Sci-Fi Ülke: Germany, USA, Hong Kong, Singapore Konu:
An exploration of how the actions of individual lives impact one
another in the past, present and future, as one soul is shaped from a
killer into a hero, and an act of kindness ripples across centuries to
inspire a revolution. Puan: 8.4/10  (4,563 oy) Süre: 172 Dk. Oyuncular (ilk 10): Tom Hanks, Halle Berry, Jim Broadbent, Hugo Weaving, Jim Sturgess, Doona Bae, Ben Whishaw, Keith David, James D'Arcy, Xun Zhou
IMDB: http://www.imdb.com/title/tt1371111/ |
Filme
gitmeden önce incelemesiyle fikir sahibi olmak isteyenler için
belirtmeliyim ki, film ne bol bol aksiyon içeriyor ne de heyecan. Eğer
bu beklentilerle gidecekseniz paranızı ziyan edip sonrasında eksi
puanlara boğmayın. Aslında aksiyondan ziyade filmin bize anlatmak
istediği bir fikir var. Felsefik ağırlığa sahip, Melancholia ve Tree of
Life karışımı bir drama yaratmaya çalışırken onlar kadar da kasvet
ihtiva etmemeyi seçerek daha geniş bir kitleye hitap etmeyi amaçlamış
olmalı yönetmenler.
Bu dedenin hikayeyi anlatmaya başlamasıyla filme giriyoruz
Filmden
aldığım ana fikri iki kelimeyle özetleyebilirim; "isyan ve özgürlük".
Bunlardan ikincisine sahip değilseniz ve elde etmek isterseniz, eğer
insancıl yöntemler işe yaramıyorsa sisteme ve dayatılan şartlara karşı
koymak yani isyan etmek zorundasınızdır. Bu da isyan eden açısından
bazen iyi bazen de kötü bitebilir. İşte film bu mesajı aşılamaya
çalışıyor. Hemen her devirde bir nevi isyan ve özgürlük ilişkisine tanık
oluyoruz. Bununla beraber, aslında yakalanması gereken daha derin bir
alt metin var mı diye kafa yorabilirsiniz. Ben kendi adıma o derece bir
derinlik göremedim. Ayrıca yönetmenler arasında Wachowski ismi geçmesi,
belki sizi Matrix derinliğinde bir ipucu aramaya teşvik edecek ancak
filmi izledikten sonra buna kafa yorma gereği duymayacaksınız muhtemelen
benim gibi.
Tom Hanks'i hiç böyle görmemiştiniz
Filmin
içeriğine değinecek olursak, en başında hemen hemen tüm zaman
dilimlerine kısa bir bakış atarak filme giriyoruz. Buraları yakalamanız
önemli. İzledikçe, farklı zamanlarda ve farklı yerlerde geçen olaylarda
kişiler genellikle aynı olsalar da farklı kişiliklere, mesleklere ve
görünüme büründüklerini görüyoruz sık sık. Ama ilginçtir her oyuncu her
devirde aynı kişiliğe sahip olmuyor. Reenkarnasyon değil anlatılmak
istenen. Örneğin biri hep iyi, biri hep kötü, diğeri bazen iyi bazen
kötü bir karaktere sahip olabiliyor. Konusunu okuyanlarınız bilecektir,
film geçmiş/bugün/gelecek şeklinde birçok zamanda geçiyor. Geçmişten
geleceğe akan olayların cereyan ettiği ortamların ve dekorasyonların çok
başarılı olduğunu belirtmeliyim. Bu farklılıklar bize 4-5 farklı filmi
aynı anda izliyormuş hissini veriyor. Zaten her devirde geçen olaylar da
birbirinden farklı olunca bu his daha da pekişiyor.
Slow motion çekilen en etkileyici sahnelerden biri
Ne içtiklerini öğrendiğinizde çok şaşıracaksınız
Sonuçta
tüm bunları ve olaylarla karakterlerin birbiriyle olan bağlantılarını
yakalamak için ciddi anlamda dikkat kesilmeniz gerekiyor. Yanınızda bir
arkadaşınız varsa onun bir söylediğini dinlemeniz ya da ona bir şey
söylemeniz, önemli bir noktayı kaçırma ihtimalinizi yükseltir. Ben
yalnız izlememe rağmen zaman zaman altyazı yüzünden görüntüdeki
detayları ya da tersine görüntüyü izlerken altyazıyı kaçırdığım yerler
oldu. Yine yalnız olduğum halde anlamlandıramadığım ya da olay örgüsünde
tam olarak yerine konumlandıramadığım karakter veya olaylar oldu.
Bunları artık ikinci üçüncü izlemelerimle netleştirmeyi umuyorum.
İç hesaplaşmalarla bir kadın arasında kalmak
Biraz
da kişisel yorumuma değinecek olursam 3 saatlik güzel bir görsel şölen
olduğuna inanıyorum. Manzaralar özenle seçilmiş, kamera açıları itinayla
belirlenmiş. Başta da söylediğim gibi ağır bir akışı olan film olması,
gülmeyi ya da aksiyonla ekrana kilitlenmeyi umanları hayal kırıklığına
uğratacaktır. Yanımdaki koltukta romantik film izliyormuşcasına
birbirlerine sarılıp duran ergenler gibi sıkılır çıkarsınız sonra. Grup
koltuğu almışlar o da bana kaldı ikinci yarıda, yayıla yayıla oturdum

Eğer böyle belirli beklentileriniz yoksa yani "her türe varım yeter ki
bir şeyler anlatsın film" diyorsanız sevme ihtimaliniz yüksek. Ama yine
de bu filmin seyirciyi ikiye böleceğini düşünüyorum. Tree of Life'ın
kaderini yaşaması kaçınılmaz gibime geliyor. Elbette onun kadar ağır
olmaması sayesinde daha fazla insanın tahammül etmesi mümkün. Özetle ben
beğendim.
Not: Hiçbir incelemeyi, filmin kitabını falan
okumadım. İyi bir sinema yazarı olduğumu düşünmesem de yazmaya çalıştım
elimden geldiğince. Aslında Vizyondakiler başlığında yazacaktım ama
baktım yazı uzadı o zaman inceleme yapayım dedim. Umarım beğenirsiniz.