İcatlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İcatlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Şeker nasıl üretilir?



Şeker nasıl üretilir?
şeker nasıl üretilir şekerin üretim aşamaları şekerin üretimi şeker nasıl üretiliyor çay şekerinin üretim aşamaları
Günlük hayatımızda birçok kereler kullandığımız şekerin nasıl meydana geldiğini ve üretildiğini hiç merak ettiniz mi? İşte tüm merak edenler için bakalım mutfaklara gelene kadar şekerin üretim aşamaları nelermiş

Beyaz şeker iki işlemde elde edilen kamış şekerinin aksine pancardan tek işlemde elde edilir.

Hasat

Pancarlar hasat zamanı olan sonbaharda ve kış başlarında topraktan sökülür. Pancarlar genellikle büyük yük kamyonlarıyla taşınır. Çünkü gerekli olan nakil mesafesi kamış endüstrisindeki nakil mesafesinden fazladır. Pancar toprakta olduğu için şeker kamışından daha kirlidir bundan dolayı ise şeker pancarı işlenmeden önce yıkanmalı ve kalan pancar yaprakları taş ve kalan çalı çırpı ayrıştırılmalıdır.

Ekstraksiyon

Pancarın ince dilimler halinde kesilmesiyle işlem başlar. Bu işlemle pancarların yüzey alanı artırılır buda şeker çıkarılmasını kolaylaştırır. Ekstraksiyon işlemi difüzörde pancarların sıcak suyla birkaç saatlik temas ettirilmesi ile sağlanır. Difüzyon işlemi çayın kokusunun ve tadının demlikte çıkması işlemine benzer fakat tipik şeker pancarı difüzörü şeker ve suyla birlikte birkaç yüz ton ağırlığındadır. Difüzör tankı yatay veya dikey olarak çalkalama yapan bir tanktır tanktaki pancar dilimleri yavaşça bir uçtan diğer uca hareket ederken su ters yönden hareket eder. Buna zıt yönlü akış denir ve tanktaki su gittikçe yoğunlaşan şeker çözeltisi olur bu çözeltiye şerbet denir. Şerbet oluşurken su şeker pancarından şekerin yanı sıra diğer maddeleri de toplar.
Difüzyondan elde edilen tipik şerbette muhtemelen % 14 şeker ve geriye kalan pulp ise yaklaşık % 1-2 şeker ve toplam % 8-12 katı madde içerir.

Presleme

Difüzördeki pancar dilimleri hala ıslak ve hala içerisinde kullanılabilir şeker bulunmaktadır. Bu yüzden ıslak pancarlar vidalı presler ile sıkılarak olabildiğince şerbet çıkartılır. Bu şerbet difüzöre beslenen suyun bir bölümü olarak kullanılır. Sıkılmış pancar kurutma tesisine gönderilir burada küçük topaklar haline getirilir ve sonra hayvan yemi olarak kullanılır.

Karbonatlama

Bir sonraki safhadaki işlemde katı maddeler şerbeti bulanık yaptığı için amacımız şeker şerbetindeki katı maddeleri ayırmaktır bu işlemin aynı zamanda rengin açılmasına da katkısı vardır. En genel işleme tekniklerinden birisi karbonatlama olarak bilinir. Karbonatlama kireç sütü (kalsiyum hidroksit Ca(OH2)) nün eklenmesiyle ve karbondioksit baloncuklarının çözeltinin içinden geçirilmesiyle yapılır. Gaz kireçle reaksiyona girerek kalsiyum karbonatın ince kristaller şeklini almasını sağlar buda katı maddeleri absorbe eder ve katı parçacıkların bir araya gelip çökmesini sağlar. Reaksiyon koşullarının dikkatlice kontrol edilmesi gerekir. Şeker dışında tüm maddelerin birleşmesiyle oluşan katı çökeltiler filtrelenerek uzaklaştırılır. Kireç taşı bu maddelerden bir tanesidir. Bu işlemleri yaptıktan sonra şeker şerbeti ağartma işlemi için hazır duruma gelir.
Şeker kamışı üretiminden farklı olarak başka bir işlem (fosfotlama) kullanılmaz. Benzer şekilde ayrı ağartma evresi normalde kullanılmaz.

Kaynatma

Son işlemde şerbet büyük bir tava içine yerleştirilir (genellikle 60 tonluk veya daha fazla şeker şerbeti alır). Tavada su kaynatılarak buharlaştırılır ve şeker kristalleşir. Kristalleşmenin başlaması için biraz şeker tozu çözeltiye eklenir. Kristal miktarının artmasıyla sonuçta oluşan kristal ve ana şerbet santrifüjle ayrılır. Daha sonra sıcak hava ile kurutulan şeker kristalleri paketlenir.
Şeker kamışı işleminde santrifüjle ayrılan çözelti hala kayda değer miktarda şeker içermektedir bu yüzden kristalleştirme işlemi bir kaç defa gerçekleştirilir. Fakat şeker olmayan maddeler kristalleşmeye engel olurlar. Bu durum özellikle sakkarozun parçalanma ürünü olan glikoz ve früktoz için önemlidir.
Bu nedenle her takip eden kristallenme işlemi zorlaşır. Bu genellikle üç defadan sonra olur.

Ürün

En son oluşan beyaz renkteki şeker mutfaklarda veya alkolsüz içki üretimi gibi sektörlerde kullanılmaya hazır olur. Şeker üretimi esnasında tüm şeker alınamadığı için bir yan ürün olan tatlı melas'da elde edilir. Bu ürün genellikle büyükbaş hayvanlar için yem olarak kullanılır veya alkol üretimi amacıyla içki fabrikalarında fermantasyonda kullanılmak için gönderilir. Fakat koku ve tat olarak şeker kamışı kadar kaliteli olmadığı için rom üretiminde kullanılmaz

Yeni Çipli Tc Kimlik Kartı Ne Zaman Çıkacak?


Yeni Çipli Tc Kimlik Kartı Ne Zaman Çıkacak? Yeni Çipli Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartı Nezaman Çıkacak?
Aslında
2011 yılının başlarında kullanılacağı duyurulmuştu bu kimlik kartlarının. Geliştirme projesinide Tubitak üstlenmişti. 2011 yılındaki haberde şunlar yazıyordu meleklerim.


" Tübitak tarafından geliştirilen çipli nüfus cüzdanlarının çipleri içerisinde tüm nüfus cüzdanı bilgileri yer alıyor. Bu bilgilerin yanında vatandaşın parmak izi ve damar izi de bu çip içerisinde yer alıyor. Vatandaş kimliğini hem parmak izini hem de belirlediği 6 haneli sayısal şifresi ile kullanabiliyor.


Halen Bolu’da 300 kişi tarafından test edilen yeni kimlik kartlarının teknolojik olarak ilk kullanımları eczaneler ve hastanelerde olacak. Eczane ve hastanelerde bulunacak kart okuyucuları sayesinde vatandaşlarla ilgili bilgilere ulaşılabilecek. Sistemin halen üzerinde çalışılan sağlık veritabanı ile de çalıştırılması öngörülüyor.

Doktor veya eczacı kendi kartı ile sisteme girecek, vatandaş da kendi kartını cihaza yerleştirecek. Bu durumda vatandaşla ilgili tüm sağlık bilgileri doktor tarafından görüntülenebilecek. "




Araştırmalarımız sonucunda hale hazırda pilot bölge olarak uygulaması devam eden yerlerde kullanım olduğu ile ilgili şöyle bir habere rastlıyoruz arkadaşlarım.

İçişleri Bakanlığı tarafından başlatılan proje kapsamında şu ana kadar 14 bin kişiye dijital çipli TC kimlik kartı verildi. Pilot uygulama yıl sonunda tamamlanıyor.

Vatandaşların yaşamını kolaylaştıracak, kurum ve kuruluşlarda daha hızlı hizmet alınmasını sağlayacak, kolay taşınabilir, taklit edilemez, uluslararası standartlara uygun Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı hızla yayılıyor.

İçişleri Bakanlığı, Bilgi Toplumu Stratejisi Eylem Planı'na göre yürütülen projeyle sağlık, sosyal güvenlik ve pek çok kamu hizmetinde kullanılmak üzere güvenilir ve taklit edilemez bir kimlik kartı oluşturmayı hedefliyor.

İçişleri Bakanlığı, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü, Adalet Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü, Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü ve TÜBİTAK tarafından ortak yürütülen projenin pilot uygulaması Bolu Valiliği Merkez İlçe Nüfus Müdürlüğü'nde devam ediyor.

Üç aşamada yürütülecek projenin birinci aşamasında TUBİTAK UEKAE tarafından geliştirilen işletim sistemi uygulamaları ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı ve kart okuyucularının test çalışmaları yapıldı.

Pilot uygulamanın 2. aşamasında ise Bolu merkez ilçesinde yerleşik 14 bin vatandaşa Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı verildi.

Pilot ve genel uygulamada biyometrik veri olarak "parmak izi" kullanılması öngörülüyor ve TÜBİTAK-UEKAE tarafından geliştirilen milli işletim sistemine sahip yonga (chip) bulunuyor. Kimlik kartı ile sağlanan hizmetlerde, hizmetin özelliğine göre görsel ve elektronik olmak üzere farklı güvenlik seviyelerinde kimlik doğrulama yöntemleri kullanılıyor.

2010'da tamamlanması planlanan pilot uygulamanın sonunda yapılacak vatandaş memnuniyeti, ölçeklendirme, uygulanabilirlik ve sürdürülebilirlik değerlendirmesi sonuçlarına göre tüm vatandaşları kapsayacak genel uygulama çalışmalarına başlanacak.

Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartı Projesi 2010 yılı bütçe ödeneği, halen pilot uygulama devam ettiğinden dolayı 2 bin TL iz bedeli şeklinde.

KARTLARDA GÜVENLİK ÖN PLANDA

SGK ve TÜBİTAK tarafından yürütülen ortak projeyle, nüfus cüzdanı, sağlık karnesi, ehliyet ve vergi kimlik kartı olarak kullanılabilecek akıllı kartta güvenlik ön planda. Sürücü ehliyetleri ile aynı boyuttaki akıllı kartta bilgiler, kartın ön yüzünde bulunan elektronik çip sayesinde korunuyor.

Yeni kimlik kartı ile işlem yaptırmak isteyenlere 6 haneden oluşan bir şifre veriliyor. İşlemler sırasında şifrenin 3 kez yanlış tuşlanması durumunda kart bloke oluyor ve kullanılamıyor. Kart sahibi yenisini çıkartmak zorunda kalıyor. Karttaki bilgiler de TÜBİTAK tarafından geliştirilen bir yazılımla korunuyor.

Ön yüzünde Türk bayrağı ve Türkiye haritası yer alan yeni kimlik kartının ortasında ay yıldız bulunuyor. Kartta fotoğraf, ad ve soyadı, cinsiyet, doğum tarihi, geçerlilik tarihi, seri no ve TC kimlik numarası bilgileri yer alıyor. Kartın arka kısmına ise anne-baba adı, önceki soyadı, doğum yeri, kan gurubu, dini ve medeni haline dair bilgiler yazılıyor.

SİGORTADAKİ KAÇAKLAR ÖNLENECEK

Uygulamayla vatandaşların tek kart ile tüm kamu kurumlarından hizmet alması mümkün olacak. Akıllı kart ilk aşamada sağlık ve sosyal güvenlik alanlarında kullanılacak. Akıllı kart uygulamasıyla sigorta kayıp ve kaçaklarının engellenmesi, işlemlerin hızlandırılması sağlanacak. Parmak izi uygulamasıyla sağlık karnesinin mükerrer kullanımı önlenecek.

Akıllı kart, başkasının karnesiyle hizmet alma anlamındaki yolsuzluğu tamamen bitirecek. Ayrıca organize şekilde yürütülen reçete ve karne yolsuzlukları son bulacak. Parmak izi bulunan kartı, sadece sahibi kullanacak.

Öte yandan, nüfus ve vatandaşlık hizmetleri alanında uygulamaya konulması planlanan çalışmalardan birisi de Dijital Arşiv Projesi. Proje ile genel müdürlük ve il, ilçe nüfus müdürlüklerine değişik şekillerde ve standartlarda gelen nüfus dayanak belgelerini elektronik ortamda arşivlemek, kâğıt ortamında bulunan belgeleri elektronik belge haline dönüştürmek, dönüştürülen belgelerin ve mevcut belgelerin tanımlanan iş akışları ile dolaşımını yönetmek, bu belgeleri doküman ambarları içerisinde güvenli bir şekilde saklamak ve belge ve bilgi kaynaklarına hızlı ve etkin ulaşımın sağlanması planlanıyor.

Böylece nüfus tescil belgelerinin aslının sistem içerisinden elektronik ortamda anlık görülmesini sağlayarak bilginin güvenliği temin edilecek, zaman içerisinde aşınan, zarar gören ya da yok olan belgelerin elektronik ortamda güvenliği sağlanacak.

(CİHAN)
Elektrikli Süpürgenin İcadı – Hubert Booth

Elektrikli Süpürgenin İcadı – Hubert Booth

Kadınların vazgeçilmezi haline gelen elektrikli süpürge için müthiş bir icat diyebiliriz.19. yüzyıla kadar halı gibi eşyalar sopayla dövülüp yıkanarak temizleniyordu. Bu şekilde temizlik yapmak oldukça zahmetli ve uzun sürüyordu. Mekanik bazı sistemler geliştirildi. Döner fırçalı ve kiri emen körüklü temizleyiciler kullanıldı.
İlk elektrikli süpürge İngiliz Hubert Booth tarafından icat edildi (1871 – 1955) Booth bu icadın ardından British Vacuum Company adlı bir şirket kurdu. (1901) Bu alet yakıtla çalışıyor ve taşıması oldukça zahmetli oluyordu. At arabaları sayesinde taşınan bu alet işçiler tarafından kullanılırdı. Pencerelerden uzatılan bir hortum sayesinde evlerin içinde temizlik yapılabiliyordu. Bu icat çok başarılı olmuştu ve çok iş yaptı.
1908 yılında Murray Spangler bu aletten çok daha hafif bir elektrikli süpürge üretti ve patentini aldı. Bunu üretebilecek mali gücü olmamasından ötürü William Hoover’ın şirketi tarafından üretildi ve piyasaya sürüldü.
FM Radyonun İcadı – Edwin Howard Armstrong

FM Radyonun İcadı – Edwin Howard Armstrong


1920’ de Edwin Howard Armstrong, FM radyoyu geliştirdi. Elektrik mühendisi Armstrong’ un elektromanyetik ve elektrik alanında yaptığı icatlar çok önemlidir.
Fakat onun belki de hepimiz tarafından bilinen icadı, geniş aralıklı yayın yapan FM radyo bandıdır.
Edwin Howard Armstrong eşine ilk tanışabilir FM Radyo’yu hediye etmiştir.


Hamburger’in Kısa Tarihçesi

Günümüzde vazgeçilmez bir hale gelen fast food ürünü hamburgerin kökeni Orta Asya’da yaşamış olan Tatar Türkleri’ne dayanır. Tatar Türkleri zamanla çiğ etin piştiğinde daha iyi tüketildiğini, içine baharat ve soğan konduğunda daha lezzetli olduğunu keşfettiler. İlerleyen süreçlerde ortaya Tatar Bifteği çıktı.
Almanya’dan Orta Asya’ya ticaret amacıyla giden bir tüccar Tatar Bifteği’ni görür ve Almanya’nın şimdiki Hamburg kentinde Tatar Bifteği’ni Hamburga ait olduğu görünsün diye “Hamburger” olarak tanıtır.
Ayrıntılar için yazının devamına bakınız.

Almanya’dan sonra İngiltere’nin keşfettiği hamburger “Salisbury Bifteği” olarak isimlendirildi. Nedeni ise fizikçi ve yemek uzmanı olan Dr. J. H. Salisbury’un Almanya’da görüdüğü hambugeri İlgiltere’ye getirmesi ve günde 3 defa sıcak su ile yıkanmış biftek yenmesinin sağlık için yararlı olduğunu söylemesidir.
Coğrafi keşiflerden sonra Amerika’ya giden Alman göçmenler gittikleri yerde hamburger adını korudular, isim değişikliği olmadı.
Türkiye’de ise atalarımızın yiyeceği olan hamburger geleneksel Türk Mutfağına uygun olmadığı gerekçesiyle reddilmeye çalışılsada tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de günden güne popüler oldu.
Türkiye’nin ve dünyanın en büyük hamburger üreticisi olan Mc Donald’s ve  Burger King’dir. Obezite ve şişmanlığın artması üzerine hamburger tüketimi azaltılmaya çalışılsada insanlar tüketimi kolay olduğu için kolay kolay vazgeçmemektedir.

Makasın İcadı - Makasın Bulunuşu

Makasın İcadı - Makasın Bulunuşu

Makas günümüzden 3000 yılı aşkın bir süre önce, aynı sıralarda çeşitli yerlerde ortaya çıktı. İlk makaslar, kesici ağızları bir yay yardımıyla açılan maşaları andırıyordu. Günümüzün makaslarıysa daha rahat ve kolay kullanımı sağlayan eksen ve kaldıraç ilkesine göre çalışmaktadır.

Name: www.yeniresim.com_-_Obje_Resimleri_-_Makas.jpg 
Views: 4926 
Size: 12,4 KB (Kilobyte) 
ID: 16970

Diğer Bir Kaynağa Göre


Bugün kullandığımız makasın patenti, 1893’ te Louis Austin tarafından Washington’ da alındı. Tam olarak ne zaman ve kim tarafından icat edildiği bilinmese de İskender’ in Mısır’ ı fethiyle gelişen güzel sanatlarda üstünlük sembolü olarak kullanıldığı biliniyor.

Kalemi Kim İcat Etti?

Name: ilk-kalem.jpg 
Views: 912 
Size: 9,2 KB (Kilobyte) 
ID: 27937Kalemi Kim İcat Etti?

Kurşun kalemin izlerine Antik Yunan ve Roma'da rastlandığı bilinmektedir. Adı, Latince'deki "penicillus" sözcüğünden gelmektedir. Bu, küçük kuyruk ya da fırça anlamındadır.

1564 yılına dek, kurşunkalemlerin varlığı kesin olarak bilinmektedir. İlk kurşunkalem İngiltere Borrovvdale'dek meşe ağaçlarından yapıldı. Fakat adı, birtakım tartışmalara neden oldu. Britanyalılar, çok geçmeden kurşunkalemleri, sedir ağacından yapmaya başladılar. Kurşunkalemin bugün bildiğimiz şeklini Fransız kimyacı Nicolas Conte vermiştir.

Kil ve graphite karışımını yakıp tahtadan silindir çubuklar içine koyan Conte; 1795' te patentini almıştır. İlk kurşunkalem fabrikasını ise 1861' de Eberharc Faber, New York' ta kurmuştur. 1960'lı yıl larda ABD ile Sovyetler Birliği uzaya insanlı araç gönderen ilk ülke olma yarışı içindeydiler. NASA'nın uzayda yazabilen kalem geliştirmesine karşılık olarak Ruslar da, çok daha çabuk ve ucuza sorunu çözmüşler. Yörüngeye çıkacak olan Yuri Gagarin'in eline bir kurşun kalem tutuşturmuşlar.

İşte 2015 yılının dizüstü bilgisayarı

Compenion, dünyaya 2015 yılının dizüstü bilgisayarı olarak tanıtıldı.

Tasarımını Alman Felix Schmidberger'in yaptığı Compenion, dünyaya 2015 yılının dizüstü bilgisayarı olarak tanıtıldı.

Konsept bir dizüstü bilgisayar olan Compenion, hem monitörü hem de klavyeyi OLED dokunmatik ekranı üzerinde barındırıyor. Tüm bilgisayar, sadece parmaklarınızla ekrana dokunarak ya da senstylus kalemi ekrana değdirerek kontrol ediliyor.

Çok ince ve şık bir tasarıma sahip olan Compenion dizüstü bilgisayar,özel bir aparatla projeksiyon haline gelebiliyor

[Resim: 1340560353_58.jpg]

Patenti alınan garip icatlar


Havalı yatak
Mucit: Bill Patent Tarihi: 1989
Mucidi Bill bu yatağın özellikler bekâr erkekler için son derece kullanışlı olduğunu düşünmüş. Helyum dolu olan yatak üzerinde bir ağırlık olmadığı zaman, doğal olarak, havalanıp tavan yapışıyor. Böylelikle dağınıklık derdi kalmıyor. Bu teknolojiyi destekliyor ve diğer mobilyaların da tavana yapışan versiyonlarını hararetle bekliyoruz. Elbette yatağı tekrar aşağı çekmek için biraz kuvvetli olmanız gerekecek ve ayrıca uyurken yatağın sizi üzerinden atıp tavana gitmemesi için biraz dengeli yatmak gerekecek ama bunlar küçük ayrıntılar.




Böcek egzersiz aleti
Mucit: Tom Patent Tarihi: 1988
Sıkça sözü geçen "eskiden doğaya daha önem veriyorduk" söyleminin doğruluğunu ispatlayan bir icat. Böceklerin yeterince hareketli bir yaşama sahip olmadığından endişe eden Tom, böcekler için bir egzersiz aleti üretmiş. Bu son derece önemli icadın böcekler tarafından takdir görüp görmediği ise hala merak konusu.



Taşınabilir güneşlendirici - 1
Mucit: Nicholas Patent Tarihi: 1954
Bu icat için "taşınabilir" tanımına dikkat etmeniz gerekiyor. Zira kastedilen "bir kamyonet vasıtasıyla" olabilir. Güneşlenirken hiçbir yardımcı kullanmadan arkasını ve önünü dönemeyenler için tasarlanmış. Telleri kapatarak kendinizi sabitliyorsunuz ve diğer tarafınızı güneşe dönmek istediğinizde yak tarafınızdaki pedalları çevirerek kendinizi istediğiniz açı ile çevirebiliyorsunuz. En büyük sorunu güneşlenme sonrası teninizde çizgilerin kalması ama bu kadar marifetli bir buluş için kabul edilebilir bir kusur.


Basketbol defans çalışması - 1
Mucit: John Patent Tarihi: 1998
Tek başınıza basketbol antrenmanı yapmak istiyorsunuz. Ancak sizi tutacak bir adam olmadığı için gerçekçi olmayacağından çekiniyorsunuz. Aslında bu sorun 1998 'de çözüldü. Bir ucu kazağınızın içine giyilen bu aparatla zıpladığınız zaman kollarınıza aşağı doğru bir basınç oluyor. Yine de üreticiler "bunu üreteceğimize tek pota maç yapalım" demişler.
 Atom Bombası Nasıl Yapıldı ?

Atom Bombası Nasıl Yapıldı ?



6 Ağustos 1945 tarihinde yerel saatle 08.15'te Hiroşima üzerine,üç gün sonra da 9 Ağustos'ta Nagasaki şehrine atılarak 100. 000 den fazla insanın ölmesine yol açan, 2. Dünya Savaşını kesin bir şekilde sonuçlandıran atom bombalarının yapılmasıyla ilgili çalışmaların tarihi hayli eskilere kadar uzanır.

1896 yılında Henri Becquerel adındaki bir Fransız bilim adamı,bazı atomların ayrılıp dağılması sonucu meydana gelen radyoaktiviteyi keşfetmişti. Aynı çıkış noktasına dayanarak deneysel çalışmalar yapan Marie ve Pierre Curie,radyum ve polonyum adını taşıyan radyoaktif iki eleman buldular.

Einstein (Aynştayn)'ın 1905 yılında ortaya koyduğu bir formül, atomların çekirdeğindeki dev enerjiyi bilimsel bir gerçeklikle açıklamış oldu. Bilginlerin bu alandaki çalışmaları büsbütün yoğunlaştı. 1938 yılında, Hahn ve Strassmann adında iki Alman bilgini,uzun çalışmalar sonucu uranyum atomunu parçalamayı basardılar. Aradan geçen zaman içinde 2. Dünya Savaşı patlak vermişti.

Gerek Müttefikler,gerekse Almanya hasımlarından daha önce davranarak atom bombasını gerçekleştirmek çabası içindeydi. Amerika Hükümeti bu konudaki çalışmaları 1939 yılında büsbütün hızlandırdı. Aynı yıl içinde Başkan Franklin D. Rosevelt'le görüşen bilim adamları, bir atom bombasının yapımı tasarısını açıkladılar. Ertesi yıl bu konudaki çalışmalar için büyük ölçüde ödenek ayrılmıştı. Öte yanda, Almanlar da hızlı bir çalışmayla aynı hedefe ulaşmak çabası içindeydiler.

Uranyumun U-235 isotopu ve atomların "zincirleme parçalanması" işlemi için gerekli "kritik kütle" diye tanımlanan miktarın bir araya getirilebilmesi, Amerika Birleşik Devletleri'nin 5 yıl sonra ilk atom bombasını gerçekleştirmesini sağladı. 1945 yılının 16 Temmuz günü, Amerika'nın New Mexi-co (Yeni Meksika eyaletindeki Alamogordo hava üssü yakınlarında patlattığı ilk atom bombasıyla 16 kilometre ötede bulunan dağlar aydınlandı. Ateşten bir top 12. 000 metreye kadar yükseldi. Ardından mantar biçimi bir duman sütunu oluştu. Bombanın üzerinde patlatıldığı çelik kule eriyip yok olmuştu.

Atom bombasının patlaması esnasında meydana gelen ısı, uranyum elemanını basıncı çok yüksek bir gaz haline dönüştürür. Patlama anında, kütlenin iç yapısındaki ısı 100.000. 000 (yüz milyon dereceyi) bulur. Ardından,bunları tutan maden ceket parçalanır.

Amerika'dan sonra 1949 yılında Ruslar, 1952'de de İngilizler ilk atom bombalarını patlattılar. Böylece,dünya tarihinin en korkunç ve en etkili silahı doğmuştu.



İlk atom bombası nasıl patladı

ABD'nin İkinci Dünya Savaşı sonunda Almanya, İtalya ve Japonya'nın kurduğu Mihver Devletlerinin Müttefikler tarafından ebediyen ezilmesi için hazırladığı...

ABD'nin İkinci Dünya Savaşı sonunda Almanya, İtalya ve Japonya'nın kurduğu Mihver Devletlerinin Müttefikler tarafından ebediyen ezilmesi için hazırladığı Manhattan Atom Bombası Projesinin deney alanının adı da ilginç seçilmişti: Atomların ayrışması olan fizyon ve birleşmesi olan füzyonu çağrıştıran isimle "Trinity (Teslis)" deney alanı. "Baba, Oğul ve Kutsal Ruh" üçlemesinin adını taşıyan dünyanını ilk atom bombası deney alanı, New Mexico eyaletinin güneyinde İspanyolca adı "Jornada del Muerto-Ölü Adamın Seferi" isimli çölde 16 Temmuz 1945'te yapıldı.

Sabah saat 05:29'da şafak vakti ilk atom bombası patlatıldı ve bunu büyük heyecanla bekleyen 40 bilim adamının gözü önünde muhteşem indifa mantarı göğü hapsetti. Dairesel beton bariyer setleriyle çevrili bombanın konulduğu "masa", yerden 33 metre yüksekteydi. Hiroşima'da da yere değmeden havada patlatıldı.

DÜNYALAR HARAP OLDU

İlk atom bombasını hazırlayan bilim adamlarından Manhattan Projesi müdürü fizikçi Prof. Dr. Robert Oppenheimer (1904-1967), "tarihin ilk nükleer patlamasını" izlerken, Hint-Sanskrit dinsel şiiri Bhagavadgita'dan (Tanrı'nın Şarkısı) şunu dedi: "Ölüm Oldum Dünyaları Harap Eden" Trinity alanı Müdürü olan Harvard Üniversitesi fizik hocası Kenneth Bainbridge ise bu şeytani muazzam kuvvette bombanın ilk patlamasının hemen arkasından, Oppenheimer'in göklerde yüzen sözünden çok daha basit insani harsla şunu söylemişti: "İşte şimdi artık hepimiz o... çocuğuyuz." Bu küfrü, tarihe geçti.

BAŞKAN TRUMAN'IN EMRİYLE ATILDI

Los Alamos'ta ilk atom bombasının çalışmaları 1943'te başlamış ve ilk deney "tam başarı" sağlayınca, ABD'nin 1945-1953 arası 33. Başkanı Harry Truman (1884-1972), dünya tarihinde iki atom bombasının Japonya'ya atılmasını emretmişti.

Nobel Ödüllü fizik alimleri Enrico Fermi (1901-1954) ile Emilio Segre (1905-1989) Manhattan-Trinity çalışmalarının yöneticilerindendi. İlk bombanın patlatılmasından önce plutonyum elementiyle uranyum ışınım elementlerinin özelliklerinin "kritik" safhada büyük konvansiyonel patlayıcı ile nükleer patlamaya açılabileceği saptandı.

Trinity bilim adamlarından Seth Henry Neddermeyer (1907-1988), plutonyumun atom toplarının "süper kritik" safhadan patlamaya geçebileceğini gösteren nükleer fizik uzmanlarındandı.

1.5 MİLYON KM'KARELİK ALAN

New Mexico seçimi de 1,5 milyon kilometrekarelik alanda birkaç ABD güneybatı eyaleti üzerinde 8 ayrı yerde muhtemel ilk deney alanları irdelendi. Radyasyon püskürtüsü ve serpintisinin en az zararlı alan olabileceği New Mexico "Ölü Adamın Seferi Çölü" seçildi. 16 temmuz tarihi, Truman, SSCB lideri Yosif Stalin ve İngiltere Başbakanı Winston Churcill'in katıldığı Potsdam Konferansından iki gün önceydi. İlk atom bombasının öncüsü ve Manhattan Projesinin mimarı Robert Oppenheimer 16 Temmuz 1945 günü, deneme alanının kurulduğu New Mexico çölünde "beton tabyalarla çevrili" alandan uzakta dalgın dalgın yürürken, önüne ters dönmüş bir ölü kaplumbağa çıkar, onu alır ve düzeltir, usulca mırıldanır: "sonunda bunu yapabildim".